Bir Takıntının Oluşumu ve OKB

Bir Takıntının Oluşumu ve OKB

Bir Takıntının Oluşumu ve OKB

Günümüz sosyal yaşamlarında; takıntı, zorlantı, durdurulamayan düşünce, obsesyon ve kompulsiyon gibi kelimeler ve kavramların hayatımız içerisinde sıklıkla yer edinmeye başladığı görülmektedir. Bu yazıda hayatımızın içerisinde yer edinmeye başlamış olan bu kavramları inceleyecek ve takıntının oluşum süreçlerini değerlendireceğiz.

Takıntı kavramı anlam olarak; istenmeyen, hoş karşılanmayan konular hakkındaki ısrarlı ve tekrarlayıcı düşünceler biçiminde ifade edilebilir. Kişilerin sahip olduğu takıntılı düşünme biçimleri; kuşku içeren düşünceler, zihinde aniden beliren görüntüler veya bir eylemi yapmak için yoğun istek duyma şekillerinde kendini gösterebilir. Kişilerin takıntılı düşünme biçimlerinin sıklığı, süresi ve kişilerin yaşamlarındaki işlevselliği bozma düzeyi bireylerin obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısı almalarında etkili rol oynar. Obsesyon; kişinin tekrar eden düşüncelerini, kompulsiyon ise tekrar eden bu düşünceleri rahatlatmak amacıyla yapılan davranışları tanımlar. Peki aklımıza gelen her takıntılı düşünce obsesyon mudur? Burada elbette böyle bir genellemeden söz edemeyeceğimiz için cevap ‘hayır’ olacaktır. Bireylerin takıntılı düşünce ve davranışların obsesif kompulsif bozukluk olarak tanımlanması için bu durumların; kişinin istemediği, benliğine yabancı olan ve hoş karşılamadığı, kontrolü dışında tekrarlanan, ortadan kaldırmak için çaba sarf etse dahi direnç gösteren düşünce ve davranışlardan oluşması gerekir. Bu kavramın bir örnek ile netleştirilmesi gerekirse; her sabah uyandığında kırmızı renkli bir nesneye üç defa dokunmazsa gününün kötü geçeceğini düşünen bir kişi örnek gösterilebilir. Buradaki obsesyon, kişinin yoğun kuşku içeren ‘ya günüm kötü geçerse’ düşüncesidir. Kompulsiyon ise takıntılı düşünceyi rahatlatmak için şiddetli arzu duyularak yapılan ‘kırmızı bir nesneye üç defa dokunma’ davranışıdır. Kişi kırmızı bir nesneye üç defa dokunarak aşırı düzeyde yaşadığı endişeyi geçici süreliğine bastırır ancak sonrasında gördüğü kırmızı renk uyaranlarının kendisinde oluşturduğu hatalı düşünceler ile takıntılı düşüncesini gündeminde tutar.

Bir takıntı nasıl oluşur noktasında ise kişilerin çocukluk yaşantılarındaki deneyimlerin etkileri olabileceği gibi sonrasında yaşadıkları kaygı, travma, ani ve beklenmedik yas gibi süreçlerin de etkileri olduğu yapılan çalışmalar sonucunda belirlenmiştir. Ancak burada obsesif kompulsif bozukluğa sebep olarak net bir durumdan bahsetmek; her bireyin olayları anlamlandırma ve yaşama şeklinin biricik olması sebebiyle mümkün olamaz. Takıntıların sebebi bilinmese dahi ısrarlı düşünce süreçlerini anlamlandırmak takıntı ile başa çıkmak noktasında önemli bir faktördür. Takıntı oluşum süreçlerindeki ilk basamak hali hazırdaki endişelerin aşırı düzeyde algılanması ile oluşur. Ardından oluşan bu aşırı düşünce kişiye sıkıntı ve huzursuz duygulanım verir. Kişi bu olumsuz duygu durumundan kurtulmak adına bir eylemde bulunur ve bu eylemin düşüncesini bastırdığı noktasında yanlış bir inanış geliştirir. Zihnin düşünceyi bastırmak için kullandığı bu eyleme vurumlar takıntıları daha çok kişinin gündeminde tutar ve dikkat odağını takıntılı düşüncelere çeker. Düşüncelerini kontrol edemedikçe kaygısı artan kişi kendini bir kısır döngü içerisinde bulur. Kontrol edilmekte zorlanan bu düşünceler bireylerin yaşamlarını devam ettirmekte zorluk oluşturması ve hayatlarındaki işlevselliği bozması sebebi ile bir uzman desteği alınarak çalışılması gereken durumlardır.

Psikolojik Danışman Sevgi Aleyna Destan

Diğer Yazılar