Özgüven nedir?
Öz kabul, özgüven, özsaygı, özdeğer…bu kelimelerin hepsi kişinin kendini nasıl gördüğü, kendine ilişkin düşüncelerini ve bir birey olarak kendine verdiği değeri ifade ederken kullandığı kelimelerdir, bir bütün olarak kişinin kendi hakkındaki fikrini ifade eder. Kendini nasıl yargıladığı veya değerlendirdiğiyle ilişkili olarak kişinin kendisi hakkındaki değeri de ifade eder bizlere. Düşük özgüvenin kişinin hayatı üzerinde ciddi bir etkisi söz konusudur. Kendi hakkındaki düşünceleri kişinin günlük hayatında çok fazla etkiye sahiptir. Negatif inançlar kişinin kendisi hakkındaki düşüncelerinde mutlaka ortaya çıkacaktır. Sert eleştiriler, kendini suçlamalar, sürekli kendinden şüphe duymalar bunların hepsi kişinin kendisi hakkındaki negatif inançlarından beslenerek kişinin zayıflıklarına odaklanmasına sebep olur. Sürekli eleştirilerin hedefi olan insan bir noktadan sonra başarılarını takdir edemeyecek, yapabileceklerinin farkında olmadan belki de kaçınarak geri durarak daha düşük bir performans sergileyecek duruma gelir.
Öz güven kendimiz hakkındaki görüşümüzü, kendimiz hakkında yaptığımız yargıları ve insan olarak kendimize verdiğimiz değeri yansıtır. Düşük özgüven kendini ilişkiler üzerinde de gösterecektir. Kişinin ilişki içinde eleştirilere tahammül edememe kendini yargılama veyahut diğerini sürekli bir tatmin etme çabası içinde bulmasına sebep olacaktır. Özgüvenin düşük olması kişinin keyifli zaman geçirebileceği birtakım aktivitelerden de geri durmasına sebep olacaktır. Dışarıdan yargılanacağını düşündüğü hiçbir aktiviteye katılamayacak, keyifli zaman geçirebileceği fırsatları reddetmek zorunda kalacaktır.
Düşük özgüven bazen bir sonuç olabilir, yaşanılan zorlukların sonucunda ortaya çıkabilir. Bazen depresyon, kaygı gibi psikolojik rahatsızlıkların belirtisi olabilir. Aynı zamanda düşük özgüven başka problemlerin gelişmesine zemin hazırlayan bir faktör olarak da karşımıza çıkabilir. Hangi rolü üstlenirse üstlensin, günlük yaşamı ne ölçüde bozduğu kişiden kişiye değişir.
Düşük özgüven nasıl gelişir ?
Erken dönem yaşantılar burada önemli bir etkiye sahiptir. Ebeveyn tarafından reddedilme, sürekli eleştirilme, cezalandırılma, sosyal çevrede dışlanma gibi durumlar kişinin kendisi hakkındaki görüşlerini şekillendirir. Kişi bu deneyimlerden yola çıkarak kendisi hakkında gerçekçi olmayan inanç kalıpları geliştirir. Değersizim, kötü bir insanım, yeterli değilim, başarısızım gibi sonuçlara ulaşır. Kendi düşüncelerini ve isteklerini geri plana atarak diğerlerinin ne istediğine ve ne düşündüğüne odaklanır. Bu gibi durumlar düşük özgüvenin inşasında rol alır.
Düşük öz güvenin temelleri çocuklukta atılmış olabilir ancak yetişkin yaşantısında bunu sürdüren faktörler vardır. Yaşamı boyunca kişi kendince bazı kurallar geliştirerek öz güven problemiyle baş etmeye çalışır. Bu kurallara uyamamak kişinin kendisi hakkındaki olumsuz inançlarını tetikleyebilir. Belirsizlik ve kendinden şüphe duyma çoğu zaman olumsuz tahminlere sebep olur, ne yaparsa yapsın kişinin hep en kötü sonucu elde edeceğini sürekli söyleyip durur. Olumsuz beklentiler bir süre sonra kaygıyı tetikler ve tabii kaygıyla birlikte bazı bedensel tepkiler de yaşanmaya başlar. Sonuç olarak bunlarla baş edemeyen kişi kendini belli başlı durumlardan kaçınırken bulur. Sorun yaşamamak için gereksiz önlemler alır, bir başarı elde ettiğinde ise bu tamamen şans eseridir kendini tebrik etmek aklına bile gelmez. İşin sonunda içinden çıkamadığı bir döngüde bulur kendini, sürekli eleştirir ve yargılar. Bu kendine yönelik sert tutum duygudurumunu etkiler depresyonu tetikler, depresyon ise düşük özgüveni besleyen psikolojik bir sıkıntıdır. Bu kısır döngü müdahale edilmedikçe sürer gider. Böyle bir durumda kişinin kendi çabası önemlidir ancak bazen yeterli olmayabilir, kişi tek başına bu sorunla baş edemeyebilir. Başka sorunların da eklendiği bu durumda bir uzman desteği alabilir.
Klinik Psikolog Hanım Acar Tanrıverdi